dün gece yeniden okuyup bitirdiğim kitap. bu sefer,
yapı kredi yayınları kazım taşkent klasik yapıtlar dizisi'nden okudum.
roza hakmen çevirisi ve
mina urgan,
redaksiyonuyla.
öncelikle, kitabı hiç okumamış ve hikayenin ana iskeletini bilmeyenler kesinlikle önsöze bakmasın. çünkü spoiler'ın allah'ı mevcut. böyle bir zırvalık olamaz!
sonra, kitaptaki tüm noktalama işaretlerine birebir riayet edilmesi, maalesef (alışkanlıktan dolayı bence) bazı yerlerde hikayenin akışkanlığını bozuyor.
son olarak, kesinlikle okuyun. ve okutun. ki bence bu kitap, üniversitelerde ders kitabı olmalı ve üzerine çok ciddi okumalar ve tartışmalar yapılmalıdır.
buradan aşağısını, kitabı hiç okumamış olanlar okumasın lütfen.
***
don kişot bizlere yıllarca yel değirmenlerine karşı savaşan
delinin teki olarak gösterildi. ki bizler de öyle algıladık. oysa don kişot bir idealisttir. ve açıkçası koca hikayede sadece bir kereliğine yel değirmenleriyle savaşır. hikayenin sonunda ise yaptığı her şeyin
delilik,
idealizminse manasız olduğunu itiraf edip yatağında ölür.
çoğu okura göre don kişot bir tutunamayan ve kaybedendir. bence değil. çünkü hikayenin sonunda yaptığı her şeyi delilik döneminde yaptığını itiraf edip öyle can vermesi, düzene yenilmeyi kabul etmediğinin çok şık bir kanıtıdır. ki bu kitap ve karakter üzerinden çoğu kez sol kesim en uç ideaların peşinde koşmuş, yerine göre de sağcılar, ne yapılırsa yapılsın düzene karşı savaşmanın manasızlığını belirtmiştir. ki sağcıların istedikleri şey de zaten bu. sinmiş ve yenilgiyi baştan kabul eden kitleler. oysa don kişot başarıya ulaşmıştır. hem yazıldığı tarihte hem de günümüzde.
üzerine çok şey konuşulabilir bu kitabın. çünkü don kişot bir çeşit üstinsandır. yani,
übermensch. ki bu açıdan bakıldığında
friedrich nietzsche ve
dostoyevski dahil tüm büyük beyinleri neden bu denli çok etkilediği ve ilk modern roman olmasının yanında konu itibariyle de en zor alanı, yani idealizmi seçmesi, gayet anlaşılabilir.
don kişot'la ilgili, "insan onu hayatında üç kez okumalıdır. kahkahanın kolayca dudaklara fırlayıp duyguları harekete geçireceği gençlikte, mantığın hakim olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı ihtiyarlıkta." denir. bence müthiş bir tespit bu. çünkü ilk okuyuşta bir çocuk eseri, ikinci okuyuşta macera, üçüncü okuyuşta ise tamamen felsefik, hatta
psikolojik, arttırıyorum, bir
sosyolojik eser olduğu ortaya çıkar. zira yazıldığı çağda ateşli silahlar daha yeni kullanıma (seri şekilde) sokulmuş ve
engizisyon mahkemeleri de kanlı ve canlı bir şekilde varlığına devam ederken (ki hikayede hem
matbaanın icadından hem de engizisyon mahkemelerinden bahsedilir) bu güzel eserin sırtlandığı yük, takdire şayandır.
velhasılı hülasa: okuyun. okutun. çünkü edebiyat tarihinde böyle bir kitap daha yok ve asla olmayacak.
(bkz: dulcinea del toboso)
(bkz: sancho panza)
(bkz: rocinante)